"Genel" kategorisindeki yazıları / Page 16

Ne zaman?

couple-1375125_960_720

Her kim dünyanın gizemini bildiğini söylüyorsa, yalan söylüyordur….

Neden burada olduğumuzu, bu dünyanın neden ve nasıl yapıldığını, nerden geldiğimizi, nereye gideceğimizi, tüm bu gelişlerin ve gidişlerin nasıl olduğunu, aralarının ve içinin ne ile, nasıl dolduğunu…

Nerede başladığını evrenin, sonunun nerede bittiğini…

Dokusunun ne ile dolduğundan çok, dokusunun ne ile, ne zaman oluştuğunu… Neden oluştuğunu…

Devamını Okuyun…

Pozitif Dergisi’nden…. Ocak 2018 Sayısı…

heart-shaped-earth-1386

 

 

Ne zamandır Siteye yazı yazamadığımı biliyorum.-)

Bu ara öyle gerekiyor, bu ara yazmaya başalasam duramayacakmışım gibi geliyor…

Yazmadan durmayı seçiyor olmam , olabilmem komik oluyor tabi bu durumda… Ama olsun…

Bu yazı nereden çıktı derseniz, bir sene kadar önce Sevgili Halime Sürek Kahveci ile sohbetimizden…

Pozitif dergisinde Ocak sayısının dört sayfasını bize ayırmışlar… Sohbetimize.. Kendilerine teşekkürlerimle,

Paylaşıyorum bizimle,

Sevgimle,

Banu

……………………

Dünyanın kaosundan kurtulmak için ne yapmalıyım?

İkili ilişkilerde, karşımıza çıkana merak ve keşif duygusuyla bakıp kendimizi büyütecek ipuçları aramak keyifli. Peki ya duyduğunuz patlama, bombalama haberlerine de aynı “keşif” duygusuyla yaklaşıp farkındalığa dönüştürebiliyor muyuz?

Kişisel Dönüşüm Koçu Banu Kalaycı, “Dünyanın kaosundan kurtulmak için ne yapmalıyım?” sorusuna şu soruyla cevap veriyor: “Sen bu patlamaların, kaosun olduğunu kabul ederek bunun yanında gözlemci ve şahit mi olacaksın yoksa yine bunların olduğunu kabul ederek bu düşünceleri beslemeyi kesip kendi barışın, huzurun ve güvenin için mi çalışacaksın?”

……………………….

Rahat nefesler alıyoruz, karşımıza çıkanın bizi büyütmek ve iyileştirmek için orada olduğuna inanıyoruz, rastladığımız kişiler bizim hangi özelliklerimizi aynalıyor diye yüzümüzde kocaman bir gülümseme ve içinde çocukça bir heyecan barındıran merak duygusuyla parmak ucunda yürüyerek etraflarında şöyle bir tur atıyoruz… Büyüyoruz, gelişiyoruz, büyüyoruz, gelişiyoruz… Sonra, bir bombalama ya da taciz haberi duyuyoruz! Televizyon izlemesek bile sosyal medya kanallarından, bindiğimiz dolmuştaki haber bülteninden gözümüze, kulağımıza, içimize sızıyor. İçimizde büyüyen öfke duygusu ve güvenlik endişesi, değil mi?

Size de öyle oluyor mu bilmem ama ben ikili ilişkilerde “gerçek” diye önüme çıkanlara biraz merak ve keşif duygusuyla yaklaşabilirken patlama ve bombalama haberlerine karşı o kadar “mesafeli” olamıyorum. O nedenle koydum merak duygumu heybeme ve Banu Kalaycı’ya gidip “Yine ben geldim. Bu patlamalar, bombalamalar, günlük siyasetin bağırgan dili karşısında güvenlik hissimi yukarıda tutmak için neler yapmalıyım?” diye sordum. “Kişisel dönüşüm” alanında çok sayıda eğitime katılan, metafizik alanında birçok ünlü eğitmenle çalışıp onların Türkiye’ye gelmelerine de ön ayak olan Kalaycı, gülümseyerek “Dünyanın kaosundan korunmak için neler yapmalıyız sorusunu sorduğunda, dünyada kaosun var olduğu bir gerçeklikte yaşadığından yola çıkıyoruz. Amacın kendimizi kaostan korumak, bunu öğrenmek ve bunu deneyimlemeye çalışmaksa ilk yarattığın, şey kaosun içinde olmak” diyor. Yani biz gerçekliğimizi kendimizin yarattığına inanıyorsak o zaman bu kaosu da biz yaratıyoruz. Bunu anlıyorum ama dışarıda olan patlamalardan, bombalamalardan nasıl korunacağız? Güvenlikte olduğumuz hissini nasıl yukarı çıkaracağız? Soruyorum ve onun yüzüne bu kez 50 kez aynı soruyu soran çocuğunu cevaplayan annenin sabır ifadesi yerleşiyor. Ben gülümsüyorum ve onu dinliyorum:

Devamını Okuyun…

Ben Yapmadım ki… Onlar yaptı…

heart-hand-shape-22280

Acıma duygusu…

En derinde, en çok çalışılması gereken belki de…

İyi bir duygu diye kanımıza kazımaya çalıştıkları yıllarca…

Tüm duyguların arasında en kendini beğenmişi, en saygısızı, en öğretiyi baltalayıcısı, en kişinin özüne ve ruhun deneyimine yukardan bakanı belki de…

Yardım istemeyene yardım etmemeyi öğrenmek koca bir zaman gerektiriyor bazen… Yardım isteyene de etmemeyi öğrenmekse onun biraz daha üzerinde hayat deneyiminde, kalbin tınısında, gerçeğin aşkla atan ritminin dansında…

Hepimiz yaparak öğreniyoruz: duyarak değil, yazarak değil, görerek değil …. Deneyerek, deneyimleyerek, öğrenmeye çalışırken- bizden önce başlamış insanlara kıyasla- acemilikler yaparak, vaz geçmeyerek, istediğimizin arkasından giderken hataların öğrenme sürecinin bir parçası olduğunu, hata olmadığını bilerek, buna inanarak, o inanışı, o öğretiyi, o hissi, davranışlarımızla bütünleyip hayata akıtmayı hedefleyerek ….

İnsanın en çok başarısızlıktan korktuğu söylenir…

İnsanın en çok başarıdan korktuğunu söylemekse cesaret ister bazen….

Devamını Okuyun…

Sadece Gerçek Olan Kalacak…..

sakura-branch-17198

Birbirimizi kutulara koyuyoruz…

Anlamak için değil çoğu zaman çabamız, sevmek için değil, birliği birbirimizin gözünde görmek, özü sarmak, hayat deneyimlerimizi onurlandırmak için kalbimizi görünenin ötesine açmak ve tüm kalplerin tınısında dünyayı saran tınıyı dinlemek için değil sanki…

Oyunlara geliyoruz, kitle dolduruşlarına, ayrımlaştırılmaya, kimliklere takılmaya, daha çok kimlik yaratma çabasına….

Sonra nefessiz kalmalar, sonra yolu kaybetmeler, sonra mutsuzluklar, sonra acılar ve haykırışlar dünyayı saran… Tınıyı duyabilenleri nefessiz bırakan sanrılar…

Her birimizin seçim yapması gereken günler çoktan geldi…

Devamını Okuyun…

Sevgisizlik Damarlara işlemeden Daha….


kitten-and-dog-10764

 

Acı ve kahkaha

Hüzün ve Mutluluk

Güven ve İhanet

Dostluk ve Düşmanlık

İyilik ve Kötülük

İnanç ve İnançsızlık

Kıskançlık ve Hayranlık

Barış ve Savaş………………..

 

Liste uzayıp gidiyor zıtlıklar dünyasında…

Ve biz tam ortasında yaşıyoruz tüm bu karmaşanın, tüm bu dualitenin, tüm bu karşıtlıkların bileşkesinden oluşan hayat denilenin….

Enerji dünyası hem çok basit hem çok karmaşık algılayan zihne ve gören gözlere…

Ve deneyim var her anında…

Zıtlıklar dünyasının merkezinde ortaya koyduğumuz enerjiyle yürüyoruz sanki evrende….

Ve ortaya koyduğumuz enerji düşündüklerimizle, sertleşip, maddeleşip, balon gibi şişip patlıyor sanki yüzümüze bir yerlerde…

Devamını Okuyun…

30 Günde Hayatınızı Değiştirin Yazısı… pudra.com için…

Değişim istikrar istiyor, düzen istiyor, tekrarlı çalışma istiyor, eskiyi bırakmaya karar verme, eskiyi dönüştürmeye izin vermek için seçim yapmayı ve bu seçime adanarak, bu seçime inanarak, seçilen şey için ona uygun davranışlar geliştirmeyi gerektiriyor…

Tabii ki istediğimiz her şey olabiliriz…

Tabii ki istediğimiz her şeyi yapabiliriz…

Tabii ki istediğimiz duyguları hayatımızın belirleyicisi haline getirebiliriz.

Piyano çalmak için nasıl düzenli pratik gerekiyorsa ve bu ustaca piyano çalmanın anahtarıysa, bedenin bazı bölgelerinde kaslı bir oluşum ve görüntü istiyorsak, düzenli ve o bölgelere uygun egzersizler yapmamız nasıl gerekliyse, paten kaymak istediğimizde nasıl buna uygun ekipmanlara ve çalışmaya ihtiyacımız varsa, kişinin içinde bulunduğu his durumundan istediği his durumuna geçebilmesi için de düzenli çalışmalar yapması, o hissin yaşanır ve görünür olmasının ana belirleyicisidir.

Burada başlıca belirleyici ve en önemli faktör, kişinin bunun mümkün olduğuna inanması ve bu inançla davranışlarını yönetirken tüm çalışmalara bu hisle adanmasıdır…

Hayatında kas dönüşümünü gerçekleştirmiş insanları incelemek, büyük kilolar vermiş ve yeni bedenini hayatının gerçeği yapmış insanları dinlemek ve izlemek, incelemek, çocuk sahibi olmuş ve hamilelik geçirmiş insanlarla konuşmak bu süreci kolaylaştırabilir. Olunan şeyden olmak istenilen şeye doğru yolculuk yaparken sürece sadık kalmak ve yeninin vizyonuyla, anın keyfini çıkararak yürümek hem dönüşümü eğlenceli ve keyifli bir hale getirir hem de kişinin çok daha hızlı bir şekilde istediğine dönüşmesine yardımcı olur.

Daha iyi, daha mutlu, daha keyifli, daha eğlenceli, daha verimli, daha aşkta, daha bollukta, daha anlayışlı, daha huzurlu, daha rahat, daha güzel, daha sağlıklı, daha, daha bir hayat istiyorsak yani… Birinci adım; eğer istiyorsak bunun mümkün olduğuna inanmaktır…

Devamını Okuyun…

Para Onu Gerçekten Sevene Gider…

Bolluktan, zenginlikten bahsedilince doğal olarak herkesin aklına para geliyor. Peki para hakkında sayısız kötü düşünceye sahipken para kazanmak mümkün mü? İki günlük yaratım ve bolluk seminerine katıldıktan sonra Kişisel Dönüşüm Koçu Banu Kalaycı ile para, zenginlik, yokluk ve bolluk bilinci üzerine konuştuk.

Halime SÜREK KAHVECİ

Hemen herkes çok parası olsun ve bolluk içinde yaşasın istiyor… Diyelim ki siz parasınız! Herkes sizi bekliyor, yanlarında, yörelerinde olun istiyor. Tam birinin yanına gideceksiniz, birden olduğunuz yerde kalakalıyorsunuz. Çünkü sizi yanında görmek için can atan kişi “Ay o para yok mu o para! İnsanı şımartıyor, baştan çıkarıyor! Başkalarına eziyet etmelerine neden oluyor” diyor. Oradan bir başkasına yönelecekken bu sefer kulaklarınıza “Para dediğin, zor kazanılır” sesi geliyor. “Madem, beni kazanmak zor. Ben seni haksız çıkaramam şimdi. Biraz daha zorlan bakalım o zaman” deyip başınızı bir başka yöne çeviriyorsunuz. Tam birinin koluna girecekken size “Biliyor musun parası olanlar başkalarına karşı hiç nazik değil, hep üstten bakıyorlar” demesin mi! Yanındaki de “Para dediğin el kiri” deyince siz ne yapacağınızı, kime gideceğinizi şaşırıyorsunuz. Birden biraz ileride üstü başı, hali tavrı size benzeyen bir grubu görüyorsunuz. Yanlarına varıyorsunuz, oh içiniz biraz rahatladı, değil mi? Bu arada sizi bir arada görenler de “Para parayı çeker” diye birbirini dürtüklüyor. Gülümseyerek “Haklısınız, hepiniz haklısınız” demez miydiniz? Dönüşüm Koçu Banu Kalaycı’nın iki gün süren yaratım ve bolluk seminerinin ardından gözümde canlananlar işte buna benzer kısa film sahneleri gibiydi. Önce para ile ilişkimizi, onu nasıl gördüğümüzü sordu Kalaycı. Kimimiz para için özgürlük dedik, kimimiz esaret. Kimi sağlık için gerekli olduğunu düşünüyordu, kimi kötü alışkanlıklara yol açtığını… O iki gün boyunca bol bol meditasyon yapıp para, bolluk ve bereket üzerine düşünürken ihtiyacımız olan şeyin “o” duygu olduğunu fark ettim bir kez daha… Kötülük yapmaya neden olan para değil, insanların tutumlarıydı. Parası olmasa da kötülük yapmayacaklar mıydı? Ya da, şımartan para mıydı, onun “sahte” gücünü ardında hissedip kendini ortaya döken mi? Seminerin ardından hem bende olan değişimleri hem de ardı ardına gelen sorularımı alarak Banu Kalaycı’nın Caddebostan’da açtığı Masalevi’ne yollandım.  “Nedir bu para ile alıp veremediğimiz?” diye girdim söze. Bakın neymiş:

Devamını Okuyun…

Hafif Kadınlar…

‘’Hafif kadınlar’’ın görünmez kanatları vardır mutluluklarıyla nefeslenen…

Güzeldir hafif kadınlar

Kahkahaları derindir…

Gözyaşları gerçek…

Bir yerde, bir göktedir onlar, evrenin tüm derinlerinde gezinmeye izinleri vardır yürekte…

İster ayaklarını, ister kanatlarını kullanırlar seyahatlerinde, ama hep kalpleridir onlara yolu gösteren her bir saniyelerinde…

Kendilerinden mutludur hafif kadınlar

Severler kendilerini, bayılırlar hatta… Her sevdiğine bu mutlulukla, bu sevgiyle bakarlar yaşamın kıyısında …

Şükrandadırlar doğan her güne ve yaşantının her anına… Bütünün muazzam işleyişine hayranlıktadırlar her anda…

İstedikleri zaman en yüksekte, istedikleri zaman en derinde, ama hep olanın bitenin en geniş haliyle, yüksekten gördükleri bütün resimle yol alırlar hafif kadınlar… Oldukları yer belirleyemez onları, her yerde olma yetileriyle, heryerde salınırlar  güzellikleri, özgürlükleri ve cesaretleriyle…

Devamını Okuyun…

Duyguların En Yükseğinde Doğarız Hepimiz…

brothers-457237_960_720Duyguların en yükseğinde doğarız hepimiz…

Bebek kokusundan bahseder insanlar: tenin tazeliğinden, duruşun masumiyetinden…

Bir dokunabilmek için, sarıp sarmalayabilmek için, kucakta tutup, öylece bakabilmek için kalp atışlarımız hızlanır bazen…

Bebek odasının kapısında kalıveriririz önünden geçerken: hepsi birbirinden güzel yanyana dizilmiş miniklerin hiç birini ayrı sevemeden, bazen hangisinin bizim olduğunu bile bilmeden, hayranlıkla bakarken her birine ayrı aşkla içimizde, sanki bütünler, yenileniveririz aniden…

Hiç birini daha az sevemeyeceğimizi bilir kalbin bir yeri…

Hiç birine farklı davranamayacağımız….

Hiçbirine ne yaparsa yapsın kızgınlıkla bakamayacağımızı o camın ardından…

Yargısızca kalabalık bir insan grubuna bakmayı belki ilk kez orda beceririz anda….

Devamını Okuyun…

Aşk… Aşk… Aşk.


Aşk istiyor herkes….

Aşk… Aşk… Aşk çığlıkları duyuluyor heryerde….

Merak…

Özlem…

Acı… Ayrılık hissi…

Bitmeyen sorgulamalar…

Kaçışlar.. Terk edişler…

Terk edemeyişler…

Tutmalar… Bırakmalar… Bırakamamalar…

Aşkın bir başka insanla yaşanacağına dair sanal algı…

Aşkı bir insanda bulma çabası…

Aşkı O’na yükleme, O’ndan beslenme…

O’nu özleme sonra…

Yalanlar…

En çok insanın kendine inandırmaya çabaladığı…

Gerçekten?? Neden bahsediyoruz konu aşk olunca?

Aşk bir insana bağımlılık mı?

Kendimize göstermediğimiz sevgiyi ve özeni ondan görme çabamız mı?

Birisi beni olduğum gibi görsün, sevsin ve sahiplensin ihtiyacı mı?

Devamını Okuyun…

« Yeni Yazılar Eski Yazılar »
Visit Us On FacebookVisit Us On Pinterest