3. Bölüm
Evrensel Hipnoz
Hipnoz, öyle hokus pokus bir şey değildir.
Hipnozdan bahsedildiği zaman bir çoğumuzun aklına, elinde pandülüyle bir diğerinin karşısına geçmiş,pandülünü sallarken bir yandan ‘’Uyuuuu..Uyuuuuuuuuu’’ diyen bir adam görüntüsü geldiğini tahmin edebiliyorum.Ama hipnoz konumuna geçmek,beyin dalgalarını oraya geçirmek, her zaman bu kadar gözle görülen bir eylem olmayabiliyor.
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 1 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 2 için tıklayınız
Ben, hipnoz eğitimi almadım; hipnoz konusunda da çok bilgi sahibi olduğum söylenemez ama burada beni asıl ilgilendiren, hipnozun detayları değil, hipnoz durumundayken zihnimize atılacak önermelerin, çok daha kolay zihne kazılır olması.
Eğitimini almamış olmam, eğitimi verilirken orada olmadığım anlamına gelmiyor tabi.-)Hipnoz altında neler yapılabileceğine çok tanık oldum; hipnozun mucizelerini, ağzım bir karış izleme şerefine eriştim; hipnozla insanların nasıl maniple edilebileceklerine, birebir şahit oldum, insanların hipnozla nasıl bir anda başka kimliklere büründüğünü kahkahalarla izledim. Ve tüm bunlar, beni hipnoz konusunda daha derin düşünmeye, daha dikkatli ve tetikte ve daha bilgili olmak gerektiği yönüne getirdi.
Peki, siz, her birimizin günde en az 70-80 kez hipnoz durumuna– en derin hipnoz halimize geçtiğimizi biliyor muydunuz? Ben şahsen ilk araştırmaya başladığımda bilmiyordum.
Hipnozu araştırın; hipnoz gerçeğinin neye bağlı olduğunu, önermelerin zihin tarafından nasıl alındığını, gerçekliği tanımlayan algıda nasıl müthiş farklılıklar yarattığını öğrenin. Eminim çok etkileneceksiniz. İnsan beyninin ve bedeninin hipnoz altındayken neler yapabildiğini araştırın, gördüğünüz örneklerle dehşete düşeceğinize eminim. Peki, o zaman yapabildiklerini şimdi yapamadığını iddia eden ve bir de üstüne üstlük yapamayan kişiyi, o anından farklı kılan ne? Çok sinir bir durum ama bunun tek yanıtı: yapamayacağına inanan zihin. Başka hiçbir şey değil.
Günümüzde hipnozla yapılan kansız ameliyatlar var. Genellikle çok gizli. Eğer olur da bir tanesini izleme şansına sahip olursanız aklınızın duracağını söyleyebilirim size. Ameliyat sırasında, hastaya ya hiç kanamayacağı, ya da çok az kanayacağı hipnoz altında söyleniyor. Ve hastayı kesiyorlar, kanamıyor. Çok araştırma, çok kaynak var bu konuda. Üşenmeyin, lütfen araştırın. (nefesle yaşayanlarla aynı şekilde- ben bunları yazarken çok fazla kaynak ve bilgi vardı internette bile, ama daha sonra yine aynı sebeplerden- bu sefer ilaç sanayisinin düşebilme ihtimali olan durum yüzünden bu ameliyatları yapan doktorlar ve bu doktorları eğiten doktor eğitmenler ortadan ve internetten yok oldu, ama belki hala bir yerlerde bilgilerine ulaşabilirsiniz. )
Eğer ’’ böyle şeyler var da, biz neden bunları göremiyoruz?’’ derseniz, aslında cevabı yine çok basit: kansız yapılan ameliyatlar, ağrısız ve hızlı iyileşme süreci, şu anda çok büyük bir sektör olan sağlık sektörünün bambaşka bir hal alması demek. O yüzden, maalesef insanoğlunun böyle yetileri olmasına rağmen, kullanmamayı seçtiği, kullanmasının unutturulduğu bir zaman dilimindeyiz.
Neyse… Biz konumuza dönelim; Hipnozun kullanımı, çok etkileyici ve çok efektif bir alandır. Birçok alanda, insan hayatını dönüştürücü etkisi mevcuttur ve her birimiz farkında olmadan, gün içinde defalarca hipnoz alanına girip çıkmaktayız.
Bu ne demek? Hipnoz tamamen beyin dalgalarıyla alakalı bir şey ve gün içinde beyin dalgalarımızdaki değişimler, bizim önermelere karşı çok daha açık hale gelmemize sebep olmakta. Çok basit, çok gerçek ve çok anlaşılabilir.
Aslında, zihninizi biraz kurcalarsanız bunun defalarca şahidi olduğunuzun farkına varacaksınız. Bazen birisi konuşurken, sanki orada değilmişsiniz de birden geri dönmüşsünüz hissini daha önce yaşamışsınızdır mesela. Ya da arabayla bir yere giderken, belirli yer aralığını geçtiğinizi hiç hatırlamıyorsunuzdur, sanki araba, kendiliğinden gitmiştir. Yâda televizyonun karşısında oturan ve boş boş bakan çocukları hepiniz görmüşsüzdür. Fark etmeyip bir şey söylemeye kalkarsanız, ya kendinizi duyuramazsınız, ya da birden sıçrar çocuk, ödü patlar.
Farkında olmadan hipnoza girdiğimiz gibi, farkında olmadan insanları hipnoza da sokuyoruz. ’’Yok, canım, olur mu öyle şey ‘’ demeyin hemen. Anneler, yeni doğmuş bebeklerini kucaklarında sarar, hafif hafif sallarken ‘’Piş,Piş,Pişşşş’’ demeye başlarlar.Çok içgüdüseldir bu.Ama yaptığımız, aslında çocuğa anne kokusu,sallanma hareketi ve sesle güvende olduğunu ve susması,rahatlaması gerektiğini söylemektir.Bu, zihne kazındıktan sonra yıllar içinde aynı ses,aynı koku ya da benzer bir sallanma, zihindeki bu hafızayı geri çağıracağından, benzer rahatlamayı da yanında getirir. Bunun daha birçok örneğini siz de hayat sürecinizin içinde düşünebilirsiniz.
Dönüp dolaşıp demek istediğim şu aslında: Hipnoz aslında hayatımızın tam içindedir, hatta doğamızın bir parçasıdır ve hipnoz durumunda zihnimiz, düşünce kalıplarına daha açık bir hal almaktadır. O yüzden bu bizim olmayan doğruları, bizimmiş gibi sünger misali emebileceğimiz zaman dilimlerinde, dikkatli olmamızı gerektirmektedir.
Nasıl dikkatli olacağız?
Bu dünyada yaşadığımıza göre, öyle ya da böyle, hipnoz yanılsamasına düşeceğiz demektir. Ama farkındalık arttığı sürece, hiç yoktan hipnoz alanının kullanılmaya çalışıldığını bilir, ona göre seçimlerinizi yapar hale gelirsiniz.
Yol kenarlarına reklam panolarının konması tesadüfî değildir. Film aralarında oluşturulan reklamlar, bilgisayar ekranında birden beliren sonra yok olan ekran afişleri… Bunların birçoğu, hipnoz gerçeğini bilen reklamcılar tarafından yönlendirilmektedir.
Hipnoza en açık olduğunuz zamanlardan biri, uyku sürecidir. Uykuda öğrenme süreçlerini ya duymuş, ya da filmlerde görmüşsünüzdür. Zihin, siz uyurken tüm bilgileri toplamaya devam edebilmektedir. Uykuda öğrenme metodu da işte bu yolla ortaya çıkmıştır.
Gelelim bu konuda neler yapabileceğimize:
1.Asla ve asla televizyonun karşısında uyuyakalmayın, çocuklarınızın uyumasına izin vermeyin.
2.Uyuduğunu düşündüğünüz ve hatta uyuduğundan emin olduğunuz çocuklarınızın yanında münakaşa etmeyin.
3.Her ne olursa olsun, kötü şeyleri değil, iyi şeyleri düşünerek uykuya dalın. Çocuğunuz, o gün evi kafanıza indirmiş olsa bile, ağlayarak ya da kendini kötü hissederek uyumasına izin vermeyin. İyi hissetsin ve değerli olduğunu bilsin uyurken.
4.Sahnede yapılan hipnoz gösterilerinde izleyici olarak bile bulunmayın.
5.Sabah kalktığınızda ve gece yatarken en az yirmi dakika televizyon, gazete ve acılı şarkılardan uzak durun.( bence bir ömür , her saniye ve dakika uzak durun)
6.Çok güvenmediğiniz birinden asla hipnoz seansı almayın ve eğer alacaksanız, yanınızda güvendiğiniz birisinin olmasını ve sizinle ters açıda oturmasını sağlayın.
7.Gün içinde sürekli tetikte olun ve düşünce kalıplarını, daha zihninize girmeden, havada yakalayın. Her yakaladığınız kalıpla beraber ‘’Bu benim doğrum mu?’’sorgulamasını yapın.
Televizyonun karşısında uyumakla alakalı bir çalışmamı, burada anlatmadan geçmek istemiyorum. Siz uyurken zihnin nasıl kendince bilgi toplamaya devam ettiğini daha kolay anlayabilmeniz için anlatacağım bu hikâye, bana bile yaşarken çok ilginç gelen bir seanstı. Öğrencimin izniyle, adını vermeden, buradan sürecinin bir kısmını paylaşmak istiyorum.
Öğrencim bana geldiğinde, sorunu, erkeklerin kadınları taciz ettiğine dair derin inancı ve buna dair duyduğu derin korkuydu. Kendisinin anlayamadığı ise, böyle düşünmesine ve hissetmesine sebep olacak hiçbir kötü anısının olmamasıydı. Bunun, geçmiş hayatlarla alakalı bir şey olabileceği endişesi ve biraz da merakı vardı. Geçmiş hayat çalışması ve hatıralar, insanlara ilginç gelse de ben kendi çalışmalarımda çok sıkışmadıkça, o kutucuğu açmamayı uygun görüyorum. Önce burası ve bu an, her türlü çözüme ulaştırıyor çünkü. Bu çalışmada da öyle yaptım.
Öğrencimin bu inanç yapısı, yavaş yavaş hayatında canlı görünmeye başlayınca, minik tacizler başlayınca bana gelmiş, iş daha kötüye varmadan düşünce yapısından kurtulmak istemişti.
Bu inancın kendisine nereden gelmiş olabileceğini araştırmaya başladık. Gerçekten de aynen dediği gibi, başına gelmiş ve onda bu düşünce kalıbını oluşturacak hiçbir olay, hayatında görülmüyordu. Ama bir yandan da korku duyduğundan, yaratımın devam ediyor olması, beni, açık zihinle çalışmayı sevsem de ufak bir alt bilinç çalışması yapmaya yönlendirdi.
Arkadaşlar… Çıka çıka ne çıktı biliyor musunuz? Bizim kız televizyonun karşısında uyuyakalmış. Seyrettiği şey, gecenin bir saatinde değişmiş ve bir film başlamış. Filmin bir yerinde adamın biri, kadının hem ellerini hem de ağzını bağlıyor ve sözle ağır taciz ediyor, tam tecavüz edecekken kız kurtarılıyor.
Bizim kızın güzel zihni ise aradaki farkı çözemiyor, konuşan adamın kendisiyle konuştuğunu sanıyor ve tüm bilgiyi, kendi hafızasının kayıtlı olduğu yere depoluyor. İnanabiliyor musunuz? Zihin, tüm bu olan bitenin kendisine ait olduğunu zannederek yaşanmışlıkların arasında kayıt alıyor. Şaka gibi.
İnanın bazı şeyler sandığınızdan ve bildiğinizden daha karışık ve birçoğu da çok daha basit. Lütfen zihninize bilinçli veya bilinçsiz aldığınız her şeye dikkat edin. Çünkü bunların hepsi, gerçek diye algıladığınız hayatın gerçekliğini oluşturan parçacıklar.
………………………..
Bölüm 3 Sonu…
Sevgimle,
Banu
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?