Ego Oyunları ve Şükran Prosesi
Bir önceki bölümde şükran prosesini yapmanızı söyledim ama şükran prosesinin ne olduğunu anlatmadım.
Şükran prosesi bizim için çok önemli bir çalışmadır ve sadece bu çalışmayla bile birkaç bilgiyi kullanarak, bütün hayatımızı çok daha mutlu ve keyifli hale dönüştürebilirsiniz.
Şimdiye kadar size birçok bilgi verdim. Bu bilgiler, uygulanmadığı zaman, hiçbir işe yaramayacak bilgiler. Uygulanması, deneyimlenmesi, dönüşüme sokulması gereken bilgiler bunların hepsi, fark yaratması için zihninize almanız gerektiğini düşündüklerim.
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 1 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 2 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 3 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 4 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 5 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 6 için tıklayınız
Size saçma sapan bile gelen bir çalışmanın etkinliğini, o çalışmayı deneyimlemeden bilemezsiniz ve aslında bu sizin yorum yapabilme yetinizi elinizden alır. Sonuçta, demeye çalıştığım şudur ki: şimdiye kadar kitapta okuduklarınızı yavaş yavaş hayatınıza geçirmeye başlamanızın, üzerinde düşünüp harekete geçmenizin zamanı bence artık gelmiştir.
Ama konu harekete geldiği zaman değişimden hiç hoşlanmayan bir parçamız vardır: canım canım egomuz. Ego, sizi kendisiyle bir zanneder ve siz, her değişim için adım attığınızda, kendisinin ve tabi ki sizin de öleceğinizi düşünür. Ve canım sizi korumak adına sizi durdurmaya çalışır; ‘’ sakın gitme, sakın değişme, yoksa öleceğiz’’ çığlıklarını, sizi durdurabileceği her şekilde söyler. Amaç, sizi değişimden geri tutmaktır.
Sayın canım egomuzun burada kötü bir niyetinin olmadığını hep bilmeli, ona anlayışla davranmalı ama gelişme konusunda niyetiysek onu asla çok ciddiye de almıyor olmamız gerekiyor.
Şükran prosesine geri dönersek… Çok sıkıştırılmış, çok işe yarayan, sadece kendi başına bile hayat dönüştürücü gücü olan bir çalışmadır.
” Olumlu Düşün ” diyerek olumlu düşünemeyeceğimizi önce anlıyor olmamız gerekiyor… Bunun için çalışıyor olmamız gerekir…
Neden mi düşünemiyoruz? Çünkü daha önce bahsettiğimiz tüm şartlanmalarımız, yaşam biçimimiz, eğitimimiz vs sonucunda yapılan araştırmalar göstermekte ki beyin çalıştığı tüm zaman diliminin yüzde 97- 98 kadarında, olumsuz düşünmeye şartlanmış ve öyle düşünüyor. tabi daha sonra başka bilgiler de devreye girdi: nöronlar ne kadar çok aydınlatılmışsa, kullanılmışsa, o kadar çok hızlı iletişimdeler, ve dışarıdan gelen etkiye en güçlü, en aydınlık nöronların cevap verdiği, hangi düşünme şekli en çok pratik edildiyse, oradan tepki vereceği , yani nöronları bilinçli olarak aydınlatmadan, onları çalıştırıp güçlendirmeden istediğimiz değişimi yapmamız pek zor gözüküyor.
Bu sebeple de ‘’ hadi olumlu düşün’’ dendiğinde bunu çok uzun bir süre yapamıyor. Alışkanlıkları sebebiyle, hemen olumsuz düşünmeye kaymaya başlıyor.
Nasıl ki spor salonuna gittiğimizde bedenin kaldırabileceği ağırlıklarla başlıyor ve yavaş yavaş zorlayarak ağırlıkları arttırıyor isek, aynı şey zihin eğitimi için de söz konusudur. Zihin, birden bire sürekli olumlu düşünmeye başlayamaz, ama onu eğiterek, sürekli olumlu düşüncenin içine çekilebilmesini sağlayabiliriz…
Unutmayın; zihin ne kadar olumlu düşünürse o kadar olumlu yaratım yapar… Olumlu yaratımlar da hayatınızın tamamen olumlu, keyifli ve daha mutlu bir alana geçmesine yardımcı olur… Bu sebeple bu önemli bir egzersizdir:
- Zihnin eğitilmesine, olumlu düşünme oranını her geçen gün artırmasına yardımcı olur.
*Bedensel enerjinizi yükseltir. Bu da bedensel gücünüz ve duygusal duruşunuza yansır.
Şükran hissi, hisler skalasında en yükseklerde bulunan duygulardan biridir. Hislere, bir enerji değeri vermemiz gerekirse, şükran hissi, muhtemelen doksan beş sınırları üzerinde dolaşır. Bu hisse bir süreliğine bile olsa düzenli odaklanmanız, sizin enerjinizi sürekli daha yukarı taşımanıza yardımcı olacaktır.
- Muhtemelen bu kitapta olmayacak ama… Yaratım sürecine geçme ve yaratım sürecini hızlandırma çalışmalarına geldiğimizde, şükran prosesini artık kanıksamış ve bir süredir yapar olmanız, çok işinize yarayacaktır.
Nasıl Yapacaksınız:
Her gün kendinize sadece sizin olan beş dakika ayıracaksınız. Bu sürede telefonunuza bakmayacak, başka şeylerle ilgilenmeyecek, sadece bu çalışmayı yapar olacaksınız. Ve mümkünse sesli, değilse sessiz, hayatınızda şükran duyduğunuz şeyleri, bu beş dakika boyunca bölünmeden saymaya başlayacaksınız:
- Sağlıklı bir bedenim olduğu için şükran duyuyorum.
- Sevdiğim işi yaparak para kazanabildiğim ve geçimini refah içinde sağladığım için şükran duyuyorum.
- Hayatta var olan güzellikleri görebilecek gözlerim olduğu için şükran duyuyorum.
- Sevdiklerim hayatta ve yakınımda olduğu için şükran duyuyorum.
- Değerli ve anlayışlı ve çok komik arkadaşlarım olduğu için şükrediyorum.
- Oğlumun sağlığı ve neşesi için şükran duyuyorum.
- Kendimi geliştirmek için kendime alan açıyor olmama şükran duyuyorum.
- İçinde yaşayacak bir evim olduğu için şükran duyuyorum.
- Beni ısıtacak ve güzel gösterecek kıyafetlerim olduğu için şükran duyuyorum.
Söylüyorsunuz… Aklınıza gelen her ne ise… Burada ne söylediğiniz önemli değil, burada önemli olan, hayat denen mucizede beş dakika boyunca sizi şükran içinde tutan, tutması gereken, ama belki de çoktan unuttuğunuz konulara odaklanmanız ve onları sayar olmanız, hissederek.
Beyin, beş dakika şükranda kalmamak için, her türlü oyunu oynayabilir; oyuna gelmeyin…
Aklınıza olur da olumsuz bir düşünce gelirse, onu alt yazıya alın ve daha sonra düşünmek için bir kenara bırakın… Bu beş dakikada, sadece şükran prosesine odaklı kalın.
Şükran prosesinin daha etkili olduğu anlar vardır:
- Uykuya dalarken; narkoz etkisi gösterir… Yatağa girdiğinizde şükranlarınızı yaparak uyumanız, birincisi, değişen beyin dalgaları yüzünden prosesin daha etkili olmasını sağlayacak, ikincisi de narkoz etkisi sebebiyle sabah bu hisle uyanmanıza yardımcı olacaktır.
- Uykudan uyandığınızda; yine beyin dalgalarınındaki değişim sebebiyle daha derinden etkiler ve yeni güne başlamadan algınızı daha olumlu bir yere çeker.
- Araba kullanırken; gözün açık olduğu zamanlarda beyin dalgalarının en etkin değişim gösterdiği zamandır.
Hangi prosesi yaparsanız yapın, düzenli yapıyor olmanız kadar, eğleniyor olmanız da çok önemlidir. Eğlence kişiyi besler, tüm çalışmaların etkisini artırır. O yüzden lütfen bu çalışmalarda eğlenmekten kendinizi alıkoymayın.
Ama, şükran prosesini hayatınızda yapmaya başlamak, duygusal durumunuzun değişmesi demek olacak, duygusal durumunuzun değişmesi, algılarınızın ve davranışlarınızın değişmesine sebep olacak, davranışlarınızın değişimi, yaratımlarınızda değişim olarak kendini gösterecek… Yani kitabın ana teması, yaptığı çalışmalarla şükran prosesini birleştirmek ve değişime yol açmak. Siz değişime başladığınız zaman ise ortalığı ayağa kaldıran bir parçanızın sesini normalden daha fazla duymaya başlayabilirsiniz. En dikkat etmemiz gereken şeylerden biri, bu değişim sürecinde egonun sesiyle iç sesinizi karıştırmamak ve egonun korku salan ve değişimi manüple etmeye çalışan sesine rağmen yürümeye devam etmektir.
Konunun sonuna, www.banukalayci.com adresinde yayınladığım yazılardan ego ile ilgili olanı ekleyeceğim.
Şükran prosesi, antibiyotik alırken bize söylenilen gibidir: Yapmaya başladığınızda, gelişiminizi görmek için her gün düzenli yapmanız gerekmektedir. Bir gün bile yapmayı unuttuğunuzda, çalıştığınız enerjiniz ve zihniniz, olduğundan hemen geri kaçışlar yaşayabilir. O yüzden lütfen kendinize bir taahhütte bulunun ve her ne olursa olsun, bunu gününüzün bir parçası haline getirin.
………………………………………
www.banukalaycı.com ‘dan
Benim Canım Egom
Ego bebektir; ilgilenmek, dinlemek, ama karar aşamasına gelindiğinde çok ciddiye almamak gerekir.
Canımdır O. Olduğunuz yerde, durduğunuz kimlikte, aldığınız kararda kendisinin siz olduğuna inanır, öyle zanneder. Ve o her ne ise değiştiğinde sizin öleceğinizi zanneder. Değişimi bu yüzden istemez, değişimden korkar, çünkü değişim, ölüm demektir onun için. Ve yaptığı dünya kadar oyunda, her seferinde sizin değişiminizi durdurmak için yaptığı manipülasyonda, aslında tek bir amacı vardır: sizi korumak, kendince ölmenizi engellemek.
Gözünüzün önüne 3-4 yaşında bir minik getirin; bir şey ister, ilgilenmezseniz bağırarak ister, daha da ilgilenmezseniz ağlamaya başlar, olmadı çığlık atıp ağlamaya devam eder. Ve bir süre sonra kontrolü kaybeder, neden ağladığını ve bağırdığını unutur ve hafiften histeri krizine tutulur. Aslında ilk başta yapılması gereken, onun gözlerinin içine bakıp ‘’ Seni duyuyorum hayatım’’ demek, belki zaman istemek, belki açıklama yapmak, sonra da ‘’Evet’’ ya da ‘’Hayır’’ demektir.
Egoya da, her sesini yükselttiğinde aynen küçük bir çocuk gibi davranmak lazım. Nasıl mı?
Her yeni şeye başladığınızda, içinizde o sizi kemiren ‘’Yapamazsın, ne gerek var ki, yahu böyle iyiydik, hem şimdi bak insanlar ne der, hem beceremezsin ki, amaaaaannn üç günlük dünyada ne gerek var kendini kasmaya …’’ Türünden sesler duymuşsunuzdur. İşte bu ve buna benzer tüm gürültüyü çıkartan değişim ve ölümü bir tutan, egonuzdur. Sesi ilk duyduğunuzda ‘’ seni duyuyorum hayatım ‘‘ demeniz çok önemli, krize girip çığlık atmaya başlamaması için. Tam gözünün içine bakarak ‘’ Seni duyuyorum hayatım, ama bir sorun yok, ben hallederim, güvendesin’’ demeniz çok önemli.
Sonra, onu çok ciddiye almadan yolunuza devam etmelisiniz. O, arada yine konuşmak istediğinde, çok şımartmadan, belirli bir zaman dilimi ayırıp onu dinlemeli, sonra yine bildiğinizi yapmaya devam etmelisiniz. Saatlerce konuşmasına izin verirseniz, sizi bezdirebilir ya da kendine kendince inandırabilir; o yüzden mesela beş dakika onu konuşturup rahatlatmalı, sonra teşekkür edip ayrılmalısınız. Zaten bu konuşmaları birçok insanın ciddiye almasının sebebi, ego oyunları ve ego hakkında bilgi sahibi olmamalarıdır. Ve bilinmesi gereken şey, yukarıda söylediklerim kadar kısa, anlaşılır ve bir o kadar da anlamsızdır.
Çünkü dikkat etmişsinizdir: O iyi ya da kötü diye değişim yapmaz; evlenirken de konuşur, yeni bir aşka girerken de, yeni ev alırken de, yurtdışına, yeni bir ülkeye ilk kez giderken de, üniversite başladığında, yeni ve maaşı daha iyi bir iş teklifini kabul ederken… O hep konuşur. Onun gelişimle alakası yoktur; çünkü değişimi önlemek ister, kendince sizi ölüm sandığından alıkoymak ister. Aynı şekilde, tabi boşanırken de, sevgilinizden ayrılırken de, okullar biterken de hiç susmaz…
Onu boş bırakırsanız da hayatınız, maalesef 4-5 yaşlarında bir çocuk tarafından ele geçirilir ve onun kurallarıyla yönetilir; küçücük bir kutunun içinde gelişimden, değişimden uzak, aynı oyunları oynayarak döner dururuz.
Ve matematiksel kural çok basittir: Ego sadece 21 gün konuşur.21 gün dayanabilirseniz, bildiğinizi yapıp devam ederseniz, o yeni olan şeyi hayatınıza sokup korumayı becerebilirseniz bilin bakalım ne olur? Ego, bu sefer çılgınlar gibi onu korumaya başlar.
Bu yazı nerden çıktı?
Alkol bağımlılığından kurtulma çalışmalarında, sporun iyi geleceğini düşündüğü için her gün spor salonuna gelen, günlerce kan ter içinde spor yapan çok tatlı bir insanla tanışmamdan. Bu adını bile bilmediğim şahsın hikâyesini aralarda bölük pörçük öğrenmiştim. Bundan on gün kadar önce ‘’ Bugün çok zorlandım gelirken, içimden bir ses durmadan, gitmememi ve bir şişe votkayı kafama dikmemi söyleyip durdu ‘‘ dedi. Spora başlamasının kaçıncı günü olduğunu sordum. On dokuzuncu günündeydi.’’ Lütfen yirmi bir gün dayan, o sesi çok ciddiye alma iki gün daha’’ dedim…’’Yardım istemeyene daha fazla bir şey diyemezdim. Ertesi gün spora gelmedi. Bir daha da hiç görmedim.
Aklınızda olsun bu yirmibir gün işi…
Belki bir gün işinize yarar; ucuna gelmişken zaferlerin, tam sınırındayken hasatına emeklerin, belki size başka bir güç verir…
Sevgimle,
Banu
……
7. Bölüm Sonu
Sevgilerimle,
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?