Çakralar:
Beden –Zihin- Ruh üçlüsünden bahsettiğimizde, bunların bütünün bir parçası olduğunu, her birini en doğru şekilde kullanarak bütünü daha olumlu bir yana çekeceğimizden bahsetmiştik.
Bu üçlüden bahsederken, işin ruh- duygu boyutundan çok bahsetmediğimi biliyorum.
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 1 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 2 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 3 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 4 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 5 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 6 için tıklayınız
https://www.banukalayci.com/?p=1163 Bölüm 7 için tıklayınız
Ama o duygu- ruh bölümünde olaya şöyle bakın: Doğduğumuz günden beri yaşadığımız her şey, bizde bir duygu yaratır. Eğer bu yaratılan duygu, doğru şekilde yaşandıysa,( Doğru şekilde yaşanması ne demek: Olabilecek en yüksek titreşimleri üretecek inanç kalıplarına sahipsek ve etki geldiğinde verdiğimiz tepkiler titreşim bazında hızlı titreşim ürettilerse ve bu ince titreşimli yapı hava gibi bedenimizden hiç bir yere takılmadan ve hiç bir yerde birikmeden geçiverdiyse) bedenin üzerinden de akar ve gider; duygu anda yaşanmıştır; akışın içinde var olmuş ve gelecek anları olumsuz şekilde etkileyecek bir sorun oluşturmamıştır. Ama bazı durumlarda; çok korktuğumuz, çok kızdığımız, çok utandığımız, söylemek istediklerimizi söyleyemeden kaldığımız, nefret ettiğimiz gibi durumlarda, bu enerjinin akışını doğru şekilde sağlayamayız ve bunu bedenimizde tutmaya devam ederiz.
‘’Kendini doğru şekilde ifade etmeyen her his enerji akışının bir yerinde düğüm oluşturur’’ gibi bakmaya çalışın bu olaya… Ve bu düğümler de akışın efektif olmamasını sağlar. O yüzden duygularımızı doğru şekilde ifade etmeyi öğrenmeliyiz ve eski düğümlerimizin de farkına varmalı, yeri geldiğinde uygun çalışmalar yaparak, bu travmatik olaylarla oluşmuş düğümleri, yetkin bir eğitmenin yardımıyla serbest bırakmayı öğrenmeliyiz.
Bu konuya bu kitapta daha fazla girmeyi, açıkçası çok düşünmüyorum.
Ama üçlüyü tamamlayabilmek, enerji akışına dair bir fikrinizin olmasını sağlamak için, çakralardan bu bölümde bahsetmemiz gerektiğine inanıyorum. Üçlünün bu parçası hakkında da biraz da olsa çalışmaya başlamanız, diğer ikisinin çalışmasını da destekleyecektir.
Konumuz çakralarsa eğer, lütfen bunları gözünüzde çok büyütmeyin. Ben de çakralarla alakalı bir uzman değilim ( diye düşünüyormuşum o zaman ve bu düşüncem uzmanlaşmam için ciddi alan oluşturmamı sağlamış.-)Sağ olsun hep daha öğrenmem ve deneyimlemem ve çalışmam gerek diyen tarafım.-), ama gözünüzün önüne bir şeyler gelebilsin ve çalışmanızı biraz kolaylaştırsın diye, size en temel bilgileri vermeye çalışacağım.
Çakralar, bizden ayrı değillerdir. Gözle görülmez olduklarının düşünülmesi, onların olmadıkları anlamına gelmemektedir. Ama asla ve asla düşünüldükleri kadar karmaşık da değillerdir. En basit şekliyle anlatmak gerekirse, bedenin içinde ve etrafındaki enerji akış noktaları, enerji kapıları olduğu söylenebilir.
Temel olarak, yedi çakra vardır. Ama tüm bedenimizde ve enerji alanımızda değişik büyüklüklerde binlerce çakra bulunmaktadır.
Enerji alanlarını görebilen kişilerin tamamı, psişik gözlerini açtıklarında, çakraları ve işleyiş şekillerini görebilirler. Bu da ne işimize yarayabilir: Kişinin kendi üzerinde ne tarz çalışmalar yapması ve önce nerden başlaması gerektiği konusundaki kararları ve yönlendirmeleri hızlandırmaya.
Burada önemli olan şudur: Çakralarda yeterli akım yoksa kişi, bunu belirli sebeplerle ve olaylarla durdurmuştur. Buna saygı gösterilmesi gerekmektedir. Dışarıdan bir etkiyle çakra açıldığında ( çalışma alanı temizlendiğinde ), kişinin temizlemediği bir düşünce sisteminin korunma mekanizması da kaldırıldı demektir. Kişi, bir anlık bile olsa, kendi yarattığı korunma alanı olmadan, ama tehdit saydığı gerçeklikle kalabilir. Ama zaten düşünce kalıbı temizlenmediğinden, kişi, olası en kısa şekilde kalıbını aktive edecek ve çakranın akış düzenini yine bloke edecektir.
Bunu neden söylüyorum?
1.Düşünce kalıbı temizlenmeden dışarıdan müdahaleyle çakraların temizlenmesi komedidir. Kişi, yine aynı şekilde düşünmeye devam edeceğinden, hemen ve en hızlı şekilde çakraları yine aynı şekilde çalıştırmaya devam edecektir. Bu yüzden dışarıdan alınan müdahale, anca ve belki 12- 18 saat etkili olabilir.
2.Kişi, kendi kendine çakra temizliğini öğrenmeli, böylece düşünce kalıplarına ulaşana ve değiştirene kadar, bedensel enerji akışının düzgün olmasını saptamalıdır. Bu, ayrıca diğer çalışmalarını da daha kolay ve daha etkin yapmasına yardımcı olur.
- Sizden yardım istenmeden ve haber vermeden, sakın ve sakın insanlara enerji, şifa, yok şu, yok bu vermeye kalkmayın. Karşınızdaki insana saygı gösterin. Çakralarının doğru akışta olmadığını bile görseniz, kendi kendinize enerji vererek onları düzeltmeye çalışmayın. Bu sizin işiniz değil. ‘’ Gördüm, bildim, yardım etmeye çalıştım…’’ bunların hiçbiri mazeret değil… Kendi işinize bakın, kendi enerjinizi temiz ve sağlıklı tutun… Kişi, eğer düşünce kalıplarını değiştirmeden ve farkında olmadan, enerji akışını değiştirirse, kendi kendine neden koyduğunu bilmediğimiz korunma kalkanını kaldırmış olacaksınızdır. Ve bir süreliğine bile olsa, o, bu kişiye zarar verebilir. Lütfen bu konuda egonuzla düzgün başa çıkın.
Çakralara genel olarak göz atarsak:
Kök Çakrası:
Kuyruksokumuna çok yakındır. Dünyayla bağlantımızı kuran ve güçlendiren çakradır. Tüm gücümüzü, yaşamda ilerleyebilme ve kararlar alabilme dirayetimizi, kök çakrasından alırız.
Kök çakrasını düzgün besleyemeyen insanlar, sadece yaşamakta değil, ölmekte bile zorlanırlar.
Uzun süredir komada olan insanlarda gözlenen budur. Kök çakralarında yeterli enerjiyi toplamayı beceremedikleri için, ölmeye karar vermiş olsalar bile, yeterli enerjiyi bulup ölmekte zorlanırlar.
Çakra çalışmalarının hiç biri, uygulanacak insanın izni olmadan yapılmamalıdır. Hatta bazı durumlarda, uygulanacak insan izin verse bile yapılmamalıdır. Burada amacımız ‘’ Ben seni kurtarırım ‘’ değil, ‘’ Sen kendin için en doğru olanı bilirsin ve yapabilirsin ‘’ olmalıdır. Bu konu hakkında daha sonra tekrar konuşacağız.
Kök çakrasındaki akışta daralma olan insanların, mor renge doğru çekildikleri, mor kıyafetler giymek istedikleri, evlerine mor eşyalar almaya başladıkları gözlenmiştir.
Bu çakranın düzgün akışı için, çeşitli hareketler faydalı olabildiği gibi, mineral takviyesi de etkilidir. Ama tüm çakralar için, zihin ve düşünce kalıpları üzerinde çalışmak, en etkili ve sürekli sonuçları doğuracaktır.
Seks Çakrası:
Hayatta keyif aldığımız her şeyi temsil eder; bütünlüğü, bütünlüğün huzurunu ve keyfini. Dışarıdan gözüken rengi turuncudur. Ve yine bu çakra, düzgün akışında olmadığında, kişilerin, farkında olmadan turuncu objelere, kıyafetlere doğru yöneldiği görülür.
Keyif, eğlence, kahkaha… Hepsi burada saklıdır; buradan besler ve buradan beslenir. Hayatın keyfini yaşamayı kaçıran, cinselliği coşkuyla ve özgürce yaşayamayan insanlarda, çakranın yavaş yavaş küçülmeye başladığı gözlenir.
Zevk, heyecan, tutku, eğlence… Tüm bunlar, hayatın bütün alanlarını etkiler. Kişinin içinde yaşadığı her anı büyük bir coşkuyla yaşayabilmesi çok önemlidir. Hayattan keyif alma alanı azalmaya başladığında bedensel olarak, şeker hastalığına kadar gidebilecek sonuçlar doğurabilir. Aynı zamanda, dişil bir enerjisi vardır ve kadınları etkileyişi çok farklıdır. Yaratıcılık, tamamen bu alanda gizlidir. Kadınlarda daha büyük sorunlar yaratabilir; çünkü bazı kültürlerde kadınlar, hep etrafını beslemek ve kendilerini yok saymak üzerine eğitilmişlerdir. Bu düşünce kalıpları, bu alanda gözden geçirilmeli ve eğer bu tarz kalıplara rastlanırsa, kesinlikle üzerinde çalışılmalıdır.
Seks çakrası, kişinin hayatta duruşuna yön verir. Burası varlığın, bütünlüğün, gücün ve tutkunun ilk deneyimlendiği yerdir. Kişinin seks enerjilerinden uzak durması ya da uzak duran eşleri seçmesi, genellikle kendi güçlerinden korktukları içindir. Sevgiyle yaşanan cinsellikteki tüm deneyimler kişiyi kendi gücüne götürür. Bu güçten korkan insanlarda çeşitli sebepler yaratarak ya kendileri seksten uzak dururlar ya da seksten uzak duran –duracak eşlere doğru yönelirler.
Bu bölgenin aktif olmaması ya da düzgün çalışmıyor olması, kendini unutkanlık olarak gösterir. Aktif olup bedenden atılamıyor olması ise, el bileklerinde oluşan ağrı, kırılma, burkulma, vs şeklinde kendini belli eder.
Bir taraftan da bakıldığında toplumsal koşullandırmaların bir çoğunun cinsellik üzerinde gider olmasının kişileri gücünden ayırmak için en uygun manipülasyon yöntemi olduğu görülmektedir.
Solar Plexus Çakrası:
Genelde kaburgaların birleşim yerinin hemen altında kendini gösterir. Tamamen dünyasal olan kişisel güç, buradan gelir. Kişinin özünün ve sözünün bir olması, bütünlük içinde yaşaması, bu çakranın etkilendiği alandır.
Kişinin bütünlük içinde yaşaması ne demek?
En basit şekliyle açıklamak gerekirse; kişinin inandığının arkasında durması, inandığını yaşaması, sözü ve yaptıklarının birbiriyle paralel olması, hem içte- hem de dışta yalansız bir hayat yaşayabilmesidir.
Bu çakra düzgün çalıştığında üçüncü göz çakrasını da kendiliğinden aktive etmeye başlar. Temizlenmemiş tüm negatif hisler, buraya birikir. Masaj yaparken, yaptırırken, sevişirken ya da bu bölgeye uygulanacak herhangi bir tensel temasta çok dikkatli olmak gerekir; bazı duyguları aktive edebilir. Masajda ya da sevişirken ağlayan insanların açıklaması, buradan gelmektedir. Bütün bu bastırılmış hisler ve negatif kalıpların yarattığı duygusal tetiklenme, kendiliğinden ve kontrolsüz ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda korkmamak, endişelenmemek, çok da ciddiye almamak gerekir. Ağlama başladıysa, yapılacak en mantıklı şey, onu, kendiliğinden durmadıkça durdurmamak olacaktır.
Çok hassas davranılması gereken bir bölgedir. Erkek enerjisinin yoğun olduğu bir bölge olduğunu da söyleyebiliriz. Çok kapalı olması sorun yaratabildiği gibi, çok büyümüş olması da sorun yaratabilir. Dünyasal gücün arkasından giden birçok kişinin, para ve güç için yalan söyleyebilirliğiyle de birleşip, çok büyüyebilir. Zaman zaman göz kararması hissini beraberinde getirir.
Kalp Çakrası:
Sevgiyi deneyimleme ve deneyimletme tecrübelerinden etkilenen çakradır. Kalbin biraz daha sağ tarafında kendini gösterir. Rengi, aslında açık yeşil gibidir ama sevgi enerjisinin pembeyle birleştirilmiş olması, kişilerin onu pembe olarak algılamasına sebep olabilir. Saf sevgide olan insanların enerjisinden hemen etkilenir ve hemen serbestçe açılmaya ya da dengeye girmeye başlar. İnsanın özünde en tanıdığı yeridir. Hatırlaması en kolay olan duygusudur.
Sol taraftan yapılan sıkı, içten bir sarılma bile, bu bölgeyi aktive eder ve besler.
Yapılan tüm ruhani çalışmalarda, yoğun olarak bu çakrayla çalışılır. Sevgi, affetmek, takdir etmek, şükran duymak, bu çakrayı besler ve düzgün çalışmasını sağlar. Bu aynı zamanda köprü görevi gören bir çakradır. Çünkü hemen yakınında bulunan solar plexus çakrasında birikmiş olumsuz tüm hislerin dönüşümüne yardımcı olur ve kolaylaştırır.
Negatif hislerin bedende fazla taşınıyor olması, bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu da hastalıkların oluşmasına sebep olur. Bu sebeple bu çakranın düzgün çalışıyor olması çok önemlidir.
Boğaz Çakrası:
Adı üstünde; boğaz bölgesindedir. Rengi mavidir. Dünyayla kurduğumuz tüm ilişki, kendimizi dünyaya ifade ediş şeklimiz, bu bölgeyi etkiler. Düzgün çalışmadığını, boğaz ve boyunda oluşan hasarlardan anlayabilirsiniz. Kendi gerçekliğimizde ne kadar durduğumuzu ve kendi gerçekliğimizi ne kadar ifade ettiğimizi gösterir. Gitmemiz gereken yöne doğru gitmediğimizde, boyun ağrısı, iki karar arasında uzun süre kaldığımızda ve nereye bakacağımızı şaşırdığımızda, boyun fıtığı, söylemek istediklerimizi söyleyemediğimizde, boğazda ağrı ve iltihaplanmaya sebep olabilir.
Kişinin korkularından sıyrılıp kendi gerçekliğine yol alması ve ifade etmesi, bu çakrayı düzene sokacağından, tüm bu rahatsızlıkları ortadan kaldırabilir.
Söylenecek sözlerin üzerine oturtulmuş enerjiyle beraber bedenden atılması önemlidir. Söylemek istediğiniz ama söyleyemediğiniz şeyleri, illa da muhatap olduğunuz insana söylemeniz gerekmemektedir. Bu enerjiyi, yazarak, kendi kendinize konuşarak da bedeninizden atabilirsiniz. Çakra için önemli olan, onun bedeninizde tutulmuyor olmasıdır.
Burası, düşüncelerin şekilenip, kelimelere konup, enerji yüklemeleri yapılıp, bedenden çıkarıldığı yerdir. Enerjinizi ve kendinizi nasıl ifade edeceğinizi bilmediğinizde, bu bölge uygun çalışmıyor demektir. Başka bir özelliği daha vardır; dengelenme düzgün yapıldığında ruhani rehberler, sizinle bu çakra üzerinden iletişim kurarlar… ( Öylesine, ilginç bir bilgi olarak aklınızda kalsın!)
Üçüncü Göz Çakrası:
Alnın tam ortasındadır. Duru görü ve bilinmeyeni bilme, görünmeyeni görme bu çakranın aktive olmasıyla olur. Yeni doğan çocuklarda bu çakra genellikle açıktır, ama zaman içinde, eğitim ve inanç sistemleri aktivasyonu devreye girdikçe, yavaş yavaş kapanmaya başlar. Toplumun içinde, ters düşmemek için, kişinin kendi kendine yarattığı bir korunma mekanizmasıdır.
Bu çakranın düzgün çalışmasına geri dönmesini sağlamak için, inanç sistemleri üzerinde çalışmak, bütünlük aralığını birebire indirgemek için, çalışmalar yapmak gereklidir. Çok yoğun enerji akımı verilerek de açılması mümkündür. Ama… Kişi kendi açılımını kendi kendine yapmazsa, sorun yaşayabilir. Kişi, bu çakranın kapanmasını belirli sebeplerden ve belirli korkuları yüzünden istemiştir. Korkular ve düşünce kalıpları, hala orada dururken, bu çakra birden aktive olursa, kişi buna uyum sağlayamayabilir. Ama kişi, yaptığı çalışmalarla bu çakranın yavaş yavaş düzenli çalışır hale gelmesini sağlarsa, bununla başa çıkmayı ve düzgün kullanmayı da öğrenebilir. Çok gerekli olduğunda, çok karmik bir yapıyla karşılaşıldığında, belki burayı aktive etme konusunda yardımcı olunabilir ama bu, hep en son çare olarak kullanılabilir.
Bu çakranın düzgün çalışabilmesi için, koşulsuz ve saf sevgi; olmazsa olmazı temsil eder.
Koşulsuz sevgi yoldan geçen herkesi evimize almak, onlara koşup sarılmak değildir. Koşulsuz sevgi ‘’ seviyorum ama, seviyorum çünkü, seviyorum fakat’’ ın olmadığı yerdir. Kişinin, dıştan görünen maskeleriyle değil, ruhuyla bağlantı kurmak, kişinin ruhunu, kendi ruhuyla görmek demektir. Bunu yaptığınız zaman, tüm yargıların ötesinde, ruhun tüm seçimlerine saygı duyduğunuz bir alandasınızdır.
Koşulsuz sevgi demek, hayatsal bağlarımızı kurarken herkese sınırsızca imkân sunmak da değildir. Sınırsız sevgi; sevmek, karşınızdakilere ve tüm seçimlerine hayranlıkla bakmak, ama kimsenin alanına gerçek gözlerle görmeden girmemek demektir.
Zaten koşullu – koşulsuz sevgi diye bir şey yoktur. Sevgi varsa, tanımı sadece budur. Ama zaman içinde, her şeyde olduğu gibi, sevgi kavramı da farklı anlamlarla birleşmiş, üzerine farklı anlamlar yüklenmiş, sevgi kavramı da farklı tanımlarla dualitedeki yerini almıştır.
Yargının bittiği yerde, her türlü seçime saygı duyulan yerde, başladığı unutulmamalıdır.
Şifalandırma çalışmalarında yine bu çakra kullanılmaktadır. Şifacının bu çakrası ne kadar temizse şifa etkileşimi o kadar etkili olur.
Üçüncü göz Çakrası, kendimizle olan bağlantı noktamızdır.
Taç Çakrası:
Bu çakra hakkında konuşmak ve bilgi vermek çok zordur. Bu çakranın görev ve işlevi, zihin algısının üzerindedir. Kozmik farkındalık kapısına bu çakranın düzgün işleyişiyle ulaşılır. Düzgün çalışma alanında siz, sadece bilirsiniz. Öyle bir farkındalık düzeyine taşır ki, bildiğinizi de bilirsiniz. Ama nasıl olduğuyla, bu bilişin nereden geldiğiyle ilgilenmeyecek noktadasınızdır. Düzgün çalıştığı zaman, dünyasal tüm algılarınızın üzerine geçersiniz. İşleyiş sağlıklı olduğunda, rengi mor ya da beyaz olarak kendini gösterir. Ruh, Tanrı, evren, kutsal olduğu düşünülen her şeyle bağlantı, bu çakra üzerinden kurulur. Tüm diğer boyutlara, bu çakranın düzgün çalışmasıyla ulaşılabilir.Bu çakrayı aktive edebilmek için önce onun daha sonra onun temsil ettiklerinin farkında olabilmek gerekir.
Çakraların genel durumu budur. Çakra diye söylenen, konuşulan, anlatılan bir dünya konunun arkasındaki ana fikir, bu kadar basittir…
Burada, onların düzgün çalışmasını sağlamak için, çeşitli enerji ve zihin çalışmaları yapılmalı, gereksiz ve bedeni kısıtlayan eski travmaların yükünü bedenden temizlemeli, tüm bunları yaratan ve artık işimize yaramayan düşünce kalıplarını da zihnimizden temizlemeliyiz… Ama tüm bunlar yapılırken de çakraları her gün ufak bir egzersizle olması gerektikleri şekle getirebiliriz; bu da bizim diğer çalışmalardaki hızımızı artırır.
Her gün iki ya da üç dakikanızı alacak bu çalışma aslında gayet basittir;
Günün ilk saatlerinde, sessizce bir yere oturun ve gözlerinizi kapatın. Bedeninizi, gözleriniz kapalıyken görmeye çalışın. Şeffaf, ışıklı, parlak bir şekilde olsun gördüğünüz. Sonra biraz önce anlattığım çakraları değişik renklerde, değişik büyüklüklerde, nasıl isterseniz öyle, büyüklü küçüklü bedeninizin her tarafına yayın.
Görebiliyor musunuz? İlk görüntülemeniz zor olabilir, ama bir kere zihninizde canlandırdıktan sonra, bu çalışmayı yapmak için her oturduğunuzda kolayca bu resmi zihninizde görür olacaksınız, inanın bana…
Bedeninizi çakralarıyla beraber gördünüz… Yani bedeniniz, içten dışa, şeffaf ve sanki bir dünya renkli girdap barındıran bir şey gibi… Şimdi taç çakranızın olduğu yerde, kafanızın hemen üstündeki o delikten, çok yoğun ışık ya da su… Siz hangisini isterseniz, bedeninize basıldığını düşünün… O kadar tazyikli olsun ki bu bir anda bedeninizdeki irili ufaklı bütün çakralardan geçip, onları temizleyip, bu ışığın ya da suyun dışarı fışkırdığını görün. Zihninizde bunu gördüğünüz anda günlük çakra dengelemenizi yapmışsınız demektir. Güle güle kullanın ve her gün düzenli iki ya da üç dakikanızı buna ayırmayı unutmayın.
…..
8. Bölüm Sonu
Tüm sevgimle,
Banu
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?