Aşka Davet
Ne kopabiliyorsundur, ne de devam edebiliyordur artık. Tıkanmıştır sanki tıkanmışsındır.
Her yan yana geldiğinde ya yirminci dakikadan sonra kavga başlıyor, ya da tatsızlık olmasın diye derin bir sessizlik çukuru oluşuyor. Aman sorun çıkmasın diye sürekli ödün verildiğini düşünme hissi hâkim sanki, sürekli bir kendimden veriyorum duygusu… Sessiz yenilen yemekler, bazen mecburiyetten, bazen ihtiyaç denilenden olası sevişmeler. Her şey görev gibi sanki tıkanmışlık hissiyle, ‘ E, bu böyle, sonuçta beş sene yatırım yapıldı bu ilişkiye, hem aşk dediğin de ne kadar sürüyor ki kendi içinde, elindekiyle idare et, hem iyi adam, iplerini hem kendinin, hem de onun sıkı tut sadece.’’
Neden böyle bir şeyle başladım şimdi yazmaya?
Çok özel konular bunlar, çok ince çizgiler… Biliyorum… O yüzden ne çok derine giriyorum, ne çok kurcalıyorum. Ama sadece bir düşünün istiyorum;
İnsanlar birbirleriyle neden beraber oluyor, neden bir arada kalıyor?
İki yarımdan bir tam oluşuyor mu? Ya da iki yalnız daha mı yalnız oluyor sadece?
Aşk bittiyse ve kelebekler her gün karın boşluğunda dans etmiyorsa, her öpüş hala, her durumda ve koşulda ve her şekilde bal tadı vermiyorsa,
Her gün biraz daha büyüdüm ben her gün biraz daha öğrendim, bugün bir kez daha âşık oldum demiyorsa insan en içinden,
Öncelik süresinin en üstünde kendin gibi onun adı neonlarla yazmıyorsa,
Ben kaybolmadan biz olmak becerilemediyse, sen olman sen gibi desteklenmiyorsa,
Sabahları güne başlarken suratında ‘Ama o var ve tam da bu dünyada ‘ hissi diğer şükranların arasında artık var olamıyorsa,
Çoğalma hissi kendini eksilmeye, doyma hissi açlığa, bütünlük hissi hiçliğe, mutluluk hissi bezginliğe doğru yol almaya başlamışsa…
Kısıtlanmışlıkların arasında her gün kendinden, kendi özünden, yapmak istediklerinden ve hayallerinden uzaklaştığını hissediyorsan, o kızgınlıkla onu da uzaklaştırmak için uğraşıyorsan,
Tüm arzularının peşinden gitmek için sana güç vereceği yerde bu aşk, seni daha da güçsüz kıldığını hissediyorsan.
Ve susuyorsan, artık konuşmuyorsan bunları bile, kabul ediş sanki hücrelerine işlediyse?
Bir şeyler yapma zamanı gelmemiş midir acaba hayatta?
İnsanlarla beraber olma sebebimiz O insanı bulmak belki de… Bunları hiç düşünme hissinin bile gerekmediği o insanı, bulduğumuzda bileceğimiz insanı… O insan yok ki demeyin, hangimiz sonuna kadar denedik, hangimiz bu o değil, sıradaki dedik, hangimiz olduğumuz yerde çengel atalım ve kalalım istemedik… Hangimiz kendi yalnızlığımızdan korktuğumuz için yanımıza birilerini sokup, adına aşk deyip öylesine bekletmedik… Hangimiz o insanı bulmak için ne istediğini bilir edasıyla yoluna devam etti ve her limana sekiz katlı şatolar kurmaya çalışıp vakit kaybetmedi?
Bir gün o kadar uzun kalmıştım ki bir ilişkide, hem ruhumun çürümeye başladığını biliyor hem de yola devam edebilmek için güç bulamıyordum. Bir arkadaşımın koluna yapıştım o can havliyle’ ’bana var de, dışarıda bir hayat, aşk, coşku, neşe, tekrar var oluşun keyfi, yeni yepyeni aşklar var de… Hatta aşkın var olduğunu söyle, ben gibi olabileceğim, her gün beni ben gibi yaşayabileceğim, tutkunun bitmediği, dönüştüğü, her gün küçülen değil, büyüyen kutuların, büyüten kutuların olduğunu söyle, benim yanlış yerde olduğumu, aslında aşk denilenin bu olmadığını söyle’’ demiştim…
Ben çok şanslı bir kadınım, aşkın tam içinde bir kadına sormuşum bunu…
Aşk var arkadaşlar… Belki kafanızdaki tanımla değil… Ama var.
Belki tam yanı başınızda, belki daha da yakın, belki de dışarılarda bir yerlerde… Ama her neredeyse ve nereyeyse yolculuk yola çıkma vakti gelmiştir belki de…
Hepimizin yolu her türlü aşk yolunda… Açık ve salim olsun…
Banu
Kasım 2009
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?