Yağmurdandır…
Çocukken birçok şeyi anlamlandıramazdım kafamda…
Anlamlandıramadığım bir yalanla, sevgisizlikle, bir reddedişle karşılaştığımda dururdum, gözlerim dolardı hemen… Ağlardım… Her ağladığımda bulutlanırdı etraf, yağmur yağardı…
Yıllar geçti… Acıların sanalını daha anladığım yere geçtim. Daha çok gülmeye, daha az ağlamaya başladım…
Yağmurla da ilişkimiz hiç bitmedi bu bağlamda; benim her canım yandığında o yağmaya devam etti… Abarttım ben de, o her yağdığında benim canımın bir yanı hep sızladı…
Günler oldu sanki yağmur var İstanbul’da… Ve her ne kadar geri dursam da, geçmişin bir parçacığı kabul et beni diye dikiliyor karşımda…
Geçmişe dair yaraları dağlamak değil amacım, geçmişte canımın yandığını ve yaralandığımı kabul etmek ilk adım.
Ummadığımız zamanda, ummadığımız kişiden, ummadığımız şekilde ama tabi ki zihnimizde taşıdığımız bir bilinç yüzünden bir darbe yiyiveriyoruz bazen. Çoğunlukla en sevilen en çok acıtan oluyor. Ve o kadar acıyor ki, hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istiyoruz olanla. Yaranın üstünü bulabildiğimiz en yalın tebessümle sarmalayıp, bunu bir güç savaşına döndürüp, gerçek olmamayı seçip, özün getirdiğini reddedip ‘’ Acımadı kiii, Acımadı ki…’ diye bağırarak dolanmamayı seçiyoruz etrafımıza bazen…
Yara kangren oluyor içerde, kokuşuyor, üstüne başka inanç yapıları koyuyor, akmamış gözyaşlarının tuzu içimizi kemiriyor, yiyor… Ve gün geliyor ‘ Beni yok sayarak hayatına daha fazla devam edemezsin’ diyor.
Acımızı kabullenmek bizi daha güçsüz yapmıyor. ‘’Acımı ve zayıflığımı gösterecek, canım acıyor, acıyan yaramı gösterebilecek kadar size, canınız isterse oraya yumruk atarsanız on kat daha acıyacağını bilerek onu ortaya koyabilecek kadar güçlüyüm ben’’ dedirtiyor insana sadece. Söylemek bile daha güçlü, daha gerçek kılıyor içinde… Yara kapanınca olanlar mucize gibi gözüküyor akabinde.
Her hissin vanası aynı gibi… Acıyı reddetmek demek keyfi de, kahkahayı da, zevki de reddetmek gibi… Hislerin birini reddedip diğerlerini yok saymak hayal gibi… Reddedilmiş her hissi sahiplendiğimizde yüzlercesini de tüm zenginlikle sarmalamak gibi… Kendinizi her halinizle sahiplenmek ve sevmek gibi…
Önce kabul etmek lazım acıyı. Sonra ancak şifalanabiliyor acının kaynağı.
Zayıflıklarımızı kabul ettiğimiz güç hepimizin doğuştan armağanı.
Armağanlarımızı yok saymadığımız bir hayat dileğim bugün olduğum yerden, hepimize…
Haziran 2010
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?