Emek İster Dost Yaratmak…
Dost kim midir?
Dost arkadaşlığı geçmiştir artık… O alanda geçirilen zamanlar bitmiştir; birçok şey beraber yaşanmış, birçok tatlı anda mutluluğun paylaşılması sınanmış, en baskı halinde bile davranışların sevgi temelinden geldiği anlaşılmış, beraber hem kahkahaya boğulunmuş, hem de gözyaşıyla ıslanmışlık yaşanmıştır zaten… Yardım istenmiş; verilmiş verilmemiş, alınmış, alınmamış ve bununla her şekilde tam olunmuştur anında…
O dost olmuştur günlerin içinden… Sorgular tükenmiş, sorgusuzluğun geçiş anı gelmiştir çoktan…
Dost ne mi yapar?
Dost sadece olur. Kendi olur. Kendi olması yetmez. Seni görür… Sen olmadığın her an oldurur bazen tatlı, bazen sert, hatırlatır; seni sende tutar, hayatın karmaşasında kaybolmana izin vermeden doğrusunda kalır, doğrunu hatırlatır. Ve sen bilirsin ve sen güvenini bir kez bile sorgulamadan bilirsin artık o bazen senden çok seninledir.
Dost insanın ta gözünün içine bakar… Mutluysan mutludur… Mutsuzsan bilir sensin özündeki güç, o gözündeki hüznü görür, sadece kollarıyla sarmalamaz bazen, gözün her zerreciğini gözüyle sarmalar, o güçlü olduğun her anı hatırlatır sana tekrar, sen hatırlayana kadar da hep ne yapması gerektiğini bilir; konuşur bazen saatlerce, bazen günlerce susar yanında, bazen kandırır seni sağlığa, bazen en acıtıcı gerçekleri ondan başkasından duysan parçalayacağını bilerek, gözünün ta içine diker gözlerini ve söyler… Ama bilir…Kalbiyle bilir.
Kabul edilmişliği olduğu şekliyle alır, kabul edilmişliğini olduğun gibi hissettirir ve ölçmeden, tartmadan kendisi gibi sendedir;
Dost zamansızlığın en içinde dolaşır; ne gelen sıfatlar ne giden sıfatlardan etkilenir yıllar içinde. Üstünde taşıdığına değil, kalbinde taşıdığına sabitlenir.
Dost dinler seni… Saçma sapan esprilerine güler, ne kadar saçma olduğunu söyleyerek güler, en saçma sapan acılarına ağlar seninle, ne kadar saçma olduğunu söyleyerek yapar. Ne mutluluğunun üstüne, ne acının altına bakar… Seni mutlu eden şeyin ne olduğuyla değil, seni mutlu etmesiyle ilgilidir. Seni üzen şeyin ne olduğuyla değil, seni üzmesiyle ilgilidir.
Gece yarısı olur da telefonunu çaldırmışsan ‘ ne oldu?’ demez, ‘nerdesin?’ der. Bilir kıyamazsın uykusunun tek saniyesine, bilir aradıysan ölüyorsundur bir yerlerde.
Sorgulama bitmiştir dostta. O oradadır artık, hayatın en içinde olmasa da yaşamın en temelindedir. Ne olursa, ne bilirse, ne hissederse, ne yaparsa, kiminle olup, neyi seçerse, ne yerse, ne içerse, nerede yaşarsa fark etmez artık, her ne ise anda olduğu güven vardır özünde ve tek söz vardır hep zihinde ve histe; ‘Her ne yapıyorsa bir bildiği vardır kendince.’
Neyi bildiği, neyi ne için yaptığı bile önemini yitirir o teslimiyette; bilirsiniz siz onun doğrularını, yanlışlarını, hayatta hangi adımda durduğunu ve nefes aldığını, hangisini sindirir bünyesi, hangisinde bulanır midesi… Sadece dostun yanında olmalık vardır; ‘ seni seviyorum, senden gelen her şeyi, senden gelen herkesi senin kadar seviyorum ‘ vardır dosta karşı her anın seçiminde ve ‘ hep seveceğim ‘ vardır dillenmemiş ama bilinir sözleşmede…
Arkadaşlar gelir, arkadaşlar gider… Gelmeli ve gitmelidir de zamanın içinde. Parçalar değiştikçe yıllar içinde arkadaşlar da değişir ve normaldir bu kendince. Öze özden bağlı olmaktır dostluk her işte bu yüzden her görüntünün ötesinde.
Ekim 2010
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?