Etrafımızda gözümüzün görebildiğimiz şeyleri aslında çıkabildiğimiz titreşim yüksekliğine göre görebildiğimizi biliyor muydunuz?

Nasıl bir apartmanın zemin katında yaşamakla, 18. Katında yaşamak arasında görsel farklılıklar var, titreşim dünyasında da olay aynı bu şekilde işliyor… Eğer baktığınız şeyin titreşim yükü sizde kayıtlı değilse ve atalarınızdan bu kayıt size iletilmediyse, gözünüz bu titreşimi görsel olarak size sunamıyor.

O sebeple bir çok kavga- atışma- tartışma boşa çıkıyor aslında… Biz her birimiz baktığımız aynı yönde aynı şeyleri gördüğümüzü zannediyoruz ama işler öyle yürümüyor, aynı zamanda da birisinin bir şeyi göremiyor olması onun orada olmadığı anlamına gelmiyor.

Size ölmüş ama daha geçiş yapamamış kişileri nasıl gördüğümün hikayesini daha önceki yazılarda onlatmıştım, onun gibi; o titreşim ata kayıtlarından zaten bana geçmişti, bir de çok küçük yaşta mezarlıkta geçirilen bir geceyle aktive edilince o baya baya benim normalime dönüşmüştü…

Şimdi bunu başka başka yerlere doğru götürelim;

  • Birinin gördüğü fırsatı bir başkası göremiyor,
  • Birinin gördüğü iş imkanını, bir diğeri fark etmiyor,
  • Bir insanda var olan erdemleri, bir diğeri hiç mi hiç göremiyor,
  • Yeni bir şehir- yeni bir ülke de başka detaylar, başka gözlere takılıyor,
  • O muhteşem evi-arabayı- eşi- çiçeği- tatil bendesini- vs vs o muhteşem fiyata biri bulurken diğeri bulamıyor mesela.-)

Genelde ortalama titreşimde tutulmaya çalışılan genel insan grubu kitleler halinde bu sebeple baktıkları şeyleri benzer görebilirken, titreşimini yükseltmeyi seçmiş ve genel toplum algısından sıyrılmış kişilerin gördükleri fırsatlar işlerini çok kolaylaştıyor…

Ve bir çok bilgi aslında hiçbiryere saklanmıyor; titreşimini yükseltmeyi becermiş herkesin ulaşabileceği şekilde düzenli insanlığa sunuluyor.

Dünya düzlemi üzerine düzenli yayın yapan- eğitim veren- ve galaksinin en müthiş eğitmenlerinin olduğu mesela okul dersleri aslında tüm insanlığa açık, sadece belirli bir titreşimde olmayı istiyor.. Ve titreşimi kandıramadığınız için, titreşimin torpili olmadığı için, titreşimi sabit tutmak zor olduğu ve inip çıkabileceği için, belirli bir titreşime gelmiş ve ömrünü bu titreşimi düzenli yukarı çıkarmaya adamış tüm varlıklara eğitim vermeye, bunu daha kolay ve insanlığını daha doygun yaşayabilmesi için sunmaya devam ediyor…

Nasıl titreşimimizi yükseltiriz derseniz? İş dönüp dolaşıp 26 negatif his ve davranış biçimiyle çalışmaya, ustalaşmaya geliyor… Ve inanın, uğraşılan her ana- anıya- emeğe değiyor…

Ne mi o 26 negatif his ve davranış biçimi? 

( Çok yazdım onlar hakkında ama hemen yine bir hatırlatayım- ki siz daha fazlasını isterseniz blok yazılarında daha detaylı bulabilirsiniz devamını )

  • Korku- Açgözlülük – Yargı- Egoistlik- Şehvet- Kızgınlık- Nefret- Kıskançlık-Sabırsızlık- Dolandırıcılık- Yalancılık- Samimiyetsizlik- Kibir- Zalimlik- Merhametsizlik- Adaletsizlik- İftira- Dedikodu- Özün Sözün ve Davranışın Farklı Olması- Dürüst Olmama Hali-Vefasızlık- İntikam- Endişe- Haset- Evham- Kararsızlık 

diye hepsini söyle kısaca buraya bırakabilirim…

Hayatın mucizelerine açılmak aslında gözümüzdeki pası silmek, bedenimizdeki titreşimi arttırmak, ruhumuzun varlığını bedenin içinde daha da onurlandırmak, hayatın üzerimize atar gibi olduğu balı balçığı temizlemek ve her gün daha da yükselmekten başka bir şey değil…

Hayatın mucizelerine açılmak aslında kendimizin en büyük mucize olduğunu hatırladığımız günlere uyanmak, her gün her an bunu tekrar tekrar daha da derinden hatırlamak ve yaşamak…

Her birimizin ruhunun özgürce ayaklarının üzerinde dans edebildiği bir ömür olsun bizimkisi…

Sevgimle,

Sarıldım..

Banu