Mutlu olmak için herşeyi yaptığımızı söylerken, bazen mutluluklara dönüveriyoruz sırtımızı ve görmeyi reddediyoruz sanki mutluluklarımızı…
Kötü hissettiren tüm olayların ardından saatlerce gidebilecekken, mutlu eden herşeyi zaten olması gereken gibi görüveriyoruz sanki… Yaşarken değil de, kaybedince farkında vardığımız yaşantılar bütünü gibi dikiliveriyorlar sanki önümüze…
Elele dergisi bir kitapçık hazırlamış: mutlu olmak için ne çok sebebimiz var, acaba bunlar neler diye…
Bunlar da benden dökülenler…
Yorum bölümü var altta, yazının tam altında; ekleyin beni, çoğaltın beni, mutlu olduklarımızı birbirimize hatırlatıp, besleyelim, şenlendirelim, gülümsetelim birbirimizi… İsterseniz tabi….
- Sevdiğimiz bir insanın kokusunu zihnimizden çağırmak zorunda değilsek, ve canlı canlı koklayabiliyorsak O’nu her istediğimizde…
- Yediğimiz her lezzet, kolayca sindilirilip, bedenin mucizesinde ayrıştırılıp, parçalanıp, gerekmeyenler kolaylıkla bedenimizi terk edebiliyorsa her gün…
- Dünyanın tüm renklerini, gün doğarken, gün içinde, gün batarken ve yıldızların dansında yarattığı kompozisyonlarıyla tüm şiirselliğiyle görebiliyorsak canlı gözlerimizle…
- Beethoven’ın yüzyıllar öncesinden ruhunun tüm tınısını kattığı senfonisini dinlerken, kulağımızdan beynimize, oradan vucudumuza yayılıyorsa ruhu, ruhumuza dokunabiliyorsa sonra ve kalbimizin en derininde tutkusuyla hissedebiliyorsak içimizde…
- Hiç tanımadığımiz bir insana ‘Günaydın’ deme cesaretimiz varsa , bir de üstüne ‘’ Koca bir gülümseme alabiliyorsak yolda…
- Mevsimlerin değişimine şahitlik ederken, hayatın değişimlerden ve dönüşümlerden ibaret olduğunu düşünebiliyorsa zihnimiz… Soğuk günlerinde şöminenin huzuru ve rahatı gibi, zor günlerimizde sıcacık dostlar beliriveriyorlarsa kapıda…
- O cep telefonunun faturası, sabah ki şampuanın kokusu, duşta akan suyun parası .-) ödenebiliyorsa her ay düzenli… Düşünülmüyorsa bile hatta, düşünülmeye gerek olmuyorsa…
- Kapımız çalıyorsa ansızın taşınırken bir anda, yan komşu elinde bir tepsiyle bekliyorsa ‘’ Hoş geldiniz’’ diye… Dostların karşılaşmalarına imkan verecek yeni başlangıçlar yapmaya cüret edebilme gücünüzü hatırlatıyorsa bize bu karşılaşma… Koca bir ” Aferin ‘ geciyorsa içinizden, kalbinize, kendinize doğru…Ve şükranla doluyorsa gözleriniz karşınızda size gülümseyen gözlere, bu hissi yaşamanıza izin verdiği için…
- Lunaparkın önünden geçerken hala zıp zıp ediyorsa kalbimiz, hatta bazen delilik yapıp dalıverıyorsak içeri ve çığlık çığlığa kahkahaları yayıyorsak etrafa…
- Gönlümüzün istediği elleri tutuyorsak sadece, sadece istediklerimize sarılıyorsak bu dünyada ve bedenimizin tüm hakları tüm özgürlüğüyle bizimse anda…
- Aynada gördüğümüze, o güzellik abidesine.-), gülümseyebiliyorsak her göz göze geldiğimizde…
- Evde ya da işte.. Çalışıyorsak, bizim emeğimizden çıkanın insanlara dönüşerek ulaşmasına şahitlik edebiliyorsak verimi ve mutluluğu arttırarak…
- Bugün bu yazıya baktığımızda okuyabiliyorsak.. Eğitim, öğretim hakkıyla örülmüşsek, kendimizi geliştirmek ve dönüştürmek sadece bizim için bir seçimse, keyfimizse…
- Her gün uyandığımızda sıcak yatağımızda ‘’ Dünde ne olduysa oldu, bugün yeni bir gün ve ben bu günümde muhteşem hissetmeyi seçiyorum’’ diyebilecek özgürlüğe sahipsek önce zihnimizde sonra hayatsal seçimlerimizde…
- ‘’Nasılsın bakiim sen bugün? Özledim seni…’’ Diye arayan bir sese ‘’Alo’’ diyorsak, diyebiliyorsak gün içinde…
- Yaşam alanımızı sevgiyle başka canlılarla paylaşabiliyorsak; sabah kalkınca sokulan bir kafa, pati atan iki göz, gülümseyen çiçekler ya da yapraklar varsa evimizde, yolumuzda, işimizde ve biz bunları fark edebiliyorsak…
- Dünyada bugün ne olduysa oldu deyip, hiç bir şey olmasa bile anda Friends’de Joey’nin yaptıklarına gülebiliyorsa suratımızda önce yanaklar, sonra bedeninimizde göbekteki en derin kaslar…
- Jason Mraz ‘’I won’t Give Up’’ derken fonda, ‘’asla senden vazgeçmeyeceğim bu hayatta, seni yarı yolda bırakmayacağım’’ı müziklerken bir çok sevdiğimiz aklımızda, kalbimizde, tebessümümüzde, ilk ve önce değerlimize dönüyorsa ellerimiz.. Kendimize…. Beraber doğup, beraber öleceğimize… Ve onu düzgün yedirip, düzgün uyutup, düzgün sevip, koruyup kollayıp yürüyebiliyorsak hayatta… Saygıyla, özenle, şevkatle, anlayışla hep en iyiye doğru dönmeye çalışıyorsak hayatta…
- Herşeyle ve herşeye rağmen hala hayattaysak, olan herşeyden daha güçlü, daha gerçek olduğumuzun farkındaysak…
- Tüm bunları unuttuğumuz anlarda bir sevgiliden, bir kitaptan, bir dergiden, bir blogdan… ‘’Elele’’ bağlı olduğumuz hayattan mutlu olmanın bizim ilk ve en önce hakkımız olduğunu hatırlatacak dostlarımız varsa etrafımızda…
Mutluluğun bir seçim olduğunun ve bu özgürlüğünde bizde olduğunu en derinimizde biliyoruz aslında demektir.. Değil mi??
Güzelliklerin tamamını hak ettiğimize inandığımız ve bu inancımızı gerçeğimiz yapabileceğimizi bildiğimiz, mutlu anların bileşkesini Hayat diye, hayatım diye andığımız anların toplamı olsun ömrümüz…
Banu
Yorumlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?