Değişim istikrar istiyor, düzen istiyor, tekrarlı çalışma istiyor, eskiyi bırakmaya karar verme, eskiyi dönüştürmeye izin vermek için seçim yapmayı ve bu seçime adanarak, bu seçime inanarak, seçilen şey için ona uygun davranışlar geliştirmeyi gerektiriyor…

Tabii ki istediğimiz her şey olabiliriz…

Tabii ki istediğimiz her şeyi yapabiliriz…

Tabii ki istediğimiz duyguları hayatımızın belirleyicisi haline getirebiliriz.

Piyano çalmak için nasıl düzenli pratik gerekiyorsa ve bu ustaca piyano çalmanın anahtarıysa, bedenin bazı bölgelerinde kaslı bir oluşum ve görüntü istiyorsak, düzenli ve o bölgelere uygun egzersizler yapmamız nasıl gerekliyse, paten kaymak istediğimizde nasıl buna uygun ekipmanlara ve çalışmaya ihtiyacımız varsa, kişinin içinde bulunduğu his durumundan istediği his durumuna geçebilmesi için de düzenli çalışmalar yapması, o hissin yaşanır ve görünür olmasının ana belirleyicisidir.

Burada başlıca belirleyici ve en önemli faktör, kişinin bunun mümkün olduğuna inanması ve bu inançla davranışlarını yönetirken tüm çalışmalara bu hisle adanmasıdır…

Hayatında kas dönüşümünü gerçekleştirmiş insanları incelemek, büyük kilolar vermiş ve yeni bedenini hayatının gerçeği yapmış insanları dinlemek ve izlemek, incelemek, çocuk sahibi olmuş ve hamilelik geçirmiş insanlarla konuşmak bu süreci kolaylaştırabilir. Olunan şeyden olmak istenilen şeye doğru yolculuk yaparken sürece sadık kalmak ve yeninin vizyonuyla, anın keyfini çıkararak yürümek hem dönüşümü eğlenceli ve keyifli bir hale getirir hem de kişinin çok daha hızlı bir şekilde istediğine dönüşmesine yardımcı olur.

Daha iyi, daha mutlu, daha keyifli, daha eğlenceli, daha verimli, daha aşkta, daha bollukta, daha anlayışlı, daha huzurlu, daha rahat, daha güzel, daha sağlıklı, daha, daha bir hayat istiyorsak yani… Birinci adım; eğer istiyorsak bunun mümkün olduğuna inanmaktır…

Sonrasında neler yapabiliriz?

Ekrandan sunulabilecek 30 günlük bir programı sizlerle paylaşmaktan büyük keyif alacağım. 30 gün düzenli olarak programı uyguladıktan sonra kişinin çok daha iyi hissedeceği gerçeğini sunmak isterim… İsterseniz bu programın her bir kaleminin üzerinden özenle geçtiğimizden, dikkatle hayatımıza sokmamız gerekenleri sokup çıkarmamız gerekenleri çıkardığımızdan emin olalım…

*Hayatın içinde, en genel açıdan bize iyi hissettiren şeyleri daha fazla hayatımıza aldığımıza ve iyi hissettirmeyen her şeyi de kendimizden uzak tuttuğumuzdan emin olmalıyız… Bu açıdan baktığımızda:

Televizyondan uzak duralım… Evet yanlış duymadınız, televizyondan uzak duralım…

Televizyon genellikle kişilerde korku, suçluluk, çaresizlik, anlamsızlık, yoksunluk, acıma, eksiklik ve benzeri duyguları ortaya çıkarmak, buradan beslenmek üzerine yayın yapmaktadır.

Programlar kişide düzenli olarak bu duyguları aktive ederken, reklamlar da sürekli alışveriş ihtiyacının altını çizmekte, kişinin hep daha fazlasına ihtiyacı olduğu konusunda kişiyi kodlamaktadır.

Bu önümüzdeki 30 gün boyunca televizyondan uzak durmayı seçtiğinizde onun arka planda, siz izlemeseniz bile açık olmadığından emin olun…

Bir şeyler izlemek istediğinizde izlediğiniz şeylerin komedi olduğundan ya da çözüme odaklı konular içerdiğinden, kısacası acı, suçluluk,  korku ve benzeri negatif duygular içermediğinden emin olun…

Aynı mantıkla, gazetelerden de uzak durun… Sadece negatif yayın yapan yazıların tamamı, bilincinizin negatif tarafını besleyeceğinden, pozitif alanı genişletmeye çalıştığımız dönemde bize yardımcı olmayacağı gibi, istediğimiz hisleri hayata alabilmemizi zorlaştıracaktır.

Dinlediğimiz müzikleri özenle seçmek çok önemlidir… Nasıl çok iyi hissederken kötü bir koku duyduğunuzda hemen hissiniz değişir, bedeniniz bundan etkilenirseniz mutluyken de mutsuz bir şarkı duyduğunuzda, şarkı alt bilincinizi etkileyecektir. Sürekli ve düzenli dinlediğiniz şarkıları özenle seçtiğiniz, ‘Orada öylece çalıyor, ben hiç duymuyorum bile’ dediğiniz müzikleri mümkünse hiç dinlemeyeceğiniz, size sadece iyi, mutlu ve mümkün hissettiren şarkıları özenle hayatınıza kattığınızdan ve dinlediğinizden emin olun…

Beyin muhteşem bir mekanizma ve hipnotik alanda birçok çalışmalar yapmaya imkan vermekte. Şu anda sosyal medyanın çok aktif kullanıldığı dönemlerdeyiz ve sosyal medyada takip ettiğimiz insanlar elimizdeki ekranın rahatında evimize, yatak odamıza, özel tüm alanlarımıza girebilmekte… Sadece pozitif yayınlar yapan kişileri takip ettiğimize emin olmamız, bu düzenli çalışmamızda duygu durumumuzu yönetmekte çok önemli. Tüm sosyal medya takiplerinizi ve ekranda düzenli gördüğünüz her şeyi lütfen bu bilinçle tekrar düzenleyin.

Zihin ‘Olumlu düşün’ deyince olumlu düşünebilen bir mekanizma değildir. Olumlu düşünmek bir düşünme tarzı, şekli, alışkanlığıdır.

Toplumumuzdaki nazar inancı iyiye odaklanıp iyiyi paylaşma konusunda kişileri kısırlaştırırken sosyal ortamlar da iyi giden şeyleri konuşmak yerine hep sorunların paylaşıldığı alanları oluşturmaktadır.

‘Ben kötüyüm ‘ dediğinde kişinin bütün arkadaşları ilgi ve sevgi akıtırken kişi ‘Ben iyiyim ‘ dediğinde bazen etrafından yeterli ilgiyi alamamaktadır.

Kişinin hayatında iyi giden şeyleri anlatması, ‘böbürlenme, kibirli davranış şekli’ olarak algılanabilmektedir.

Bu ve bunun gibi sebeplerden, sosyal ortamlarda -ki günümüzde yoğun internet paylaşımı ile de yalnız kalınacak ortamlar gittikçe azalmaktadır- zihin sürekli kötü giden şeyleri düşünme, paylaşma, konuşma ve dinleme eğilimindedir.

Tüm duygu durumunu yaratan merkezimiz zihindir. Negatif duygulara bağlanarak pozitif duygu yaratmamız çok zordur. Negatifin ve pozitifin el ele yürüdüğü dünyamızda, zihnin odağını pozitife kaydırabilmek için çalışma yapılması elzemdir.

Favim.com-23103

Bu sebeple:

  • Söylendiğinizi fark ettiğiniz zaman durun. Sorun algısını büyütmek yerine, sorun algısına güç vermek yerine, durun! Çözüm aramadığınız hiçbir sorun için konuşmayın, düşünmeyin, sorunu daha da büyütmeyin…
  • Söylenen hiç kimseyi dinlemediğinize emin olun. Çözüm arayan kişinin yanında olmak ve sorun algısından çözüme bağlanmaya çalışmak, çözüm odaklı sorunu konuşmak bambaşka bir şeydir. Ama söylenen insanlardan, çözüm aramadan sadece sorundan bahseden insanlardan uzak durun.
  • İnsan beyninden bir günde 98 binden fazla olumsuz düşünce aktığını tespit eden araştırmalar yapılmıştır. Zihin kontrolsüz olarak düşündüğünde kontrolsüz hislere doğru kişiyi yönlendirir, bu hisler yaşam alanımızda tepkilerimizin belirleyicisi olur ve hayatımızı yönetir. O sebeple, zihnin ne şekilde düşündüğünü yönetmek, hayatımızı yönetmek bu sadece bizim sorumluluğumuzdadır. Bu 30 gün boyunca ne düşündüğünüze dikkat edin, düşüncelerinizin içinde kendinizi yakalayın… Düşüncelerinizin farkında varın. Negatif olduğunu düşündüğünüz bir duyguyla karşılaştığınızda durun. Ve her yakaladığınız negatif bir duyguya, hep ve anında pozitif duygu yaratacak bir düşünce yollayın. ‘Ya çek karşılıksız çıkarsa’ düşüncesine, ‘Muhteşem bir kızım var’ gibi, ‘Ya toplantıya yetişemezsem’ düşüncesine ‘Evim muhteşem ısınıyor’, ‘Sağlıklı bir bedenim var’, ‘Aldığım çıtır çıtır salatalıklarla yapacağım muhteşem bir cacık akşama beni bekliyor’gibi…
  • Ne olursa olsun gün içinde 8-10 dakikanızı hayatınızda iyi giden şeyleri görmek ve onlara şükran duymak için ayırın.

Ama parça parça değil, tam ve kesintisiz bir 10 dakikadan bahsediyorum… Dünyadan, telefondan, tüm ekranlardan, insanlardan 10 dakikalığına kendinizi ayırdığınız ve kesintisiz yaptığınız 10 dakikalık bir süreçten…

“Sıcacık bir yatağım olduğu için şükran duyuyorum. Güzel saçlarım olduğu için şükran duyuyorum. Etrafımdaki güzellikleri görebilecek gözlerim ve onların sağlığı için şükran duyuyorum. Her gün bu egzersizleri yapmayı isteyen, kendini seven tarafıma şükran duyuyorum. Yediklerimin lezzetini alabildiğim için şükran duyuyorum” gibi…

Burada kilit noktalar;

  • süreci kesintisiz yapmanız,
  • hep pozitif cümlelerle kurmanız, asla “Borcum olmadığı için şükran duyuyorum, hasta olmadığım için şükran duyuyorum’’ gibi cümlelerle değil, hep pozitif cümlelerle şükran duymanız,
  • aklınıza o anda olumsuz şeyler gelse bile odağınızı hep hayatınızın olumlu bölgesinde bu dakikalar içinde tutmak için odaklanmanızdır…

Bu egzersizler hem zihni hem enerji alanını hem beden hafızasını hem de duygusal durumu çok etkileyecektir.

Araba kullanırken, duşta, spor yaparken, uyanır uyanmaz yaptığınızda etkisini artırırsınız. Gün içinde birden fazla kez de yapabilirsiniz… Olumlu düşünme kasını geliştirmek için muhteşemdir..

Bedendeki su hafızasını değiştirmek, daha kaliteli duygularla yönetilmek isteyen kişi için çok önemlidir…

Bol su içmek, spor yapmak ve sauna da bu konuda kişiyi çok destekleyecektir. Tüm bu çalışmaları yaparken günde minimum 2.5 lt su içtiğinizden lütfen emin olun. Mümkünse spor yaparak mutluluk hormonunu harekete geçirin ve bolca terleyin… Gidebiliyorsanız saunaya giderek ter atın. Hücre hafızasındaki eski duygu durumlarının titreşimsel kodlarını bedenden mümkün olduğunca bu yolla temizleyin…

Çok basit gibi gözüken tüm bu çalışmalar bile, 30 gün düzenli yapıldığında kişinin duygu durumunu ve buna bağlı olarak hayat kalitesini değiştirecektir.

Tüm o “daha’’lara giden yolda, çok basit ama düzenli küçük çalışmalarla keyifle vakit geçirmenizi, yeni yılı en güzel duygularla karşılamanızı ve getirdiği 365 günü hayallerinizdeki gibi yaşamanızı temenni ederim..

Sevgilerimle,

Banu Kalaycı